hadi okuldan konuşalım biraz...

21.05.2010 17:42

eskiler eski binayı hatırlar...şimdi yerinde rüzgarlar esen o her apsunlunun bağrında bir iz bırakan bi salonu bir uzuuun koridoru ve koridorun sonunda hangarvari bir "araç gereç odası" bulunan girişte solda Atatürk büstü Türk Bayrağı ve Gençliğe Hitabe bulunan...dış girişinde de küçük taşlardan yapılmış bir mozaik Atatürk tablosu vardı hatta...çatısı eskimiş...pencereleri kapıları eskimiş...kışın kurulan ve her velinin bir eşşek yükü getirdiği odunla (2-3 çocuğu olanlar bir traktör getirirdi) her gün o günkü nöbetçi öğrencinin eli yüzü is pas içinde kalarak yaktığı sobası bile eskimişti hatta...sürekli tüterdi o uzuun borusundan bi yerden...perncerelerden soğuk sızardı...pencere kenarlarına baharda evlerin önünden toplanan nergisler ve ödevdirr ki pamukta yetiştirilmeye çalışılan fasulyeler bırakılırdı...

eski binanın 1950lerde yapıldığına dair bir duygunluğum (bu duyuntu belediye otobusunde eski okulun yerine bakıp "menderes döneminde yapıldıydı bura da,yıkıldı işte" diyen bir apsunlu yaşı teyzemiz kaynaklıdır) olmakla beraber yeni okulun apsuna ne zmn kazandırıldığına dair bir bilgim yok...ama neslim itibariyle okula başladığım yer şu anda da eğitim öğretime devam edilen yeni binadır...birkac üst ve birkaç alt dönemim iyi bilir ve hatırlar ki o zamanlar ilk 3 sınıfı yeni binada okur 4. sınıfta eski binaya terfi ederdik son 2 yılımızı da o eski binada geçirdik...

yeni bina da bir ana merdiven ( o uzun geniş;Atatürk büstünün sağından başlayan okul kapısına kadar süren...) bir de lojman tarafından daha yüksek bir seviyeden (bahçe seviyesinden 5-6 basamak yüksekten ki o seviyeye yine bir beton merdiven aracılığıyla çıkılır) çıkılan daha dar ve daha kısa bir merdiven muhteva ediyor...merdivenlerin bitiş noktasında 9-10 m2 lik bir geniş alan vardı ve şimdi var mı bilmiyorum orada üzerinde y-a-n-g-ı-n harfleri yazan "yangın" kelimesini oluşturacak şekilde sıralanmış kovalar vardı...yani bunlar yangın esnasında su taşımaya yardım edecek gereçlerdi...ahşap bir dış kapıdan sonra okulun girişinde yine solda bir Atatürk büstü ve diğer resmi vesikalar...girince düz gidersen müdür odası sağa dönersen sınıf karşımıza çıkar...sınıf girişinin karşı duvarında boydan boya mevsimler ve tarihi çağlar tabloları döşeliydi...sağ uzak köşede de bir Atatürk köşesi isimli pano...sol yakın köşede ise bir kitaplık mevcuttu... bir kara tahta... pergel,cetvel,tebeşir,silgi....bir öğretmen masası...

bir de bahçesi vardır okulun...öyle çimenlik üstünde gezilip oynanan filan tarzdan değildir ama...e nolacak köy okulunun bahçesi? iklim şartlarında yetişen her türlü meyve ağacı mevcuttur bahçede...ve biz; yani okul öğrencileri, o bahçeye gözümüz gibi bakma sorumluluğundayızdır...çapasını yaparız,dibinin otunu temizleriz, narının fişkinini alırız,budamasını yaparız ve daha niceleri... en fazla yaptığımız şey de o yangın kovalarıyla çeşmeden bahçeye su taşımak olmuştur... suyu üstümüze döke döke,kolumuz ayağımız ağrıya ağrıya, önlüklerimiz çanur ola ola... iyi hatırlıyorum iki cennet meyvesi ağacım vardı benim...hasat zamanı da biz keserdik malları; yükü biz tutardık...o ağaçların birinin başına çıkmış cennet meyvesi toplarken kuru bir dala basıp pat diye milletin önünde 2 metre yükseklikten düştüğümü de hatırlarım... "bi sözlünüze 5" vaadiyle çapaya girişip en fazla ağacı çapalama yarışına düştüğümüzü de kan ter içinde kalarak...

bir de öteki bahçe vardı tabi...önceleri topraktı ve bizim 5. sınıfımıza rastlar; taş ocağından gelen bir kamyon yükü çakıl bizzat okulumuz öğrencilerince o behçeye dağıtılmış ve bahçe farklı bir çehre kazanmıştır... etrafı çalduvar görünümlü ağaçlarla çevriliydi bizim zamanımızda...meydan tarafındaki duvarın üstündeki haraç ağacı ve öte yakadaki çam ağaçları mevcut halen...ama duvarların üstündeki o çalduvarlara elveda dedik...eski okul da yıkıldı...yeni okul binası ve tuvaletlerin dışındaki alan dümdüz oldu...hani eski okulla tuvaletler arasında bir yüksek alan vardı...bi palmiye bi de nar ağacı vardı bizim zamanımızda...ve o koca meydanda çok top oynadık,çok yummaç oynadık, yüksek katılımlı toplu yummaçlar oynadık hatta gece yarıları...bir de eski bir geleneğin meskeniydi orası:voleybol...büyük küçük oyuncu seyirci doluşurduk o meydana yaz günleri ikindi vakitleri...
uzuuuuuuuuuuuuuuun teneffüs saatlerinde (ki muhtemelen öğretmenin bir misafiri gelmiştir ve lojmanın önündeki alanda güllerin içinde çay içmektedirler) it gibi koşardık, cobut gibi terlerdik...müzik derslerinde herkes şarkı söylerdi... resim derslerinde istediğimiz resmi çizerdik...diğer derslerde de çoğunlukla matematik ve yine çoğunluıkla 4 işlem çalışırdık (ayhan bozkurt hatırası ; )

bayram günleri olurdu okulda...
milli bayramlar... günler öncesinden hazırlanılırdı tabi geçen yılın proğram dosyasına bakılarak...şiir okunacak,koro söyleyecek, Ayhan hocamız bağlama çalacak biz oynayacağııızz (ne güzel günlerdi :) ) ... Bu bayramlarda bi de çelenk yapılırdı...çelenge ne lazım:sepet altı(iskelet için),murt dalı(çelengin çevresine) ve güldür çiçektir işte...bunun için erkenden okula gelinir ve görev dağımı yapılırdı... kimimiz sepet altı aramaya giderdik (nerden bulacaksak artk--(bulunurdu nihayetinde-sağlam sepetlerden filan :P ) )kimimiz murt dalı toplamaya giderdik (taaa dere kenarlarına kadr gidilirdi),kızlar da çiçek bulmaya:)
 

(hey gidi günler deyip!) o günleri mumla aramaya başladım.hayatımızın en güzel dönüm noktalarından biriydi. okul şartları zordu ama tek eğlendiğimiz tek huzur buldugumuz yerdi orası. hatırlarım da kaç kere maç yaptıysak sürekli camlardan birini indirirdik. gerçi kahvede oturan köy sakinleri kızmadıkça..:) isa nın bahsettigi gibi herkesin bahçede bi agacı vardı ve ona bakmakla sorumluydu. bazen ,sözlüde 5, bahanesiyle bahçeyi çapalatırdı ayhan hocamız. birde okulda barış arkadaşımız vardı.bizde onu ,gaza, getirip eycene çapalatırdık. ilk kavgayı ettiğim, ilk okumaya başladığım, ilk sevdiğim ,ilk hayatı öğrendiğim kısacası okul , hayatımda ilkleri yaşadığım yerdi. o günler ne zaman film şeridi gibi gözümün önünden geçse özleyerek hey gidi günler diyorum...